Selam
Artık 'eski' var hayatımızda.
Notalar gıcırdıyor. Münir Nurettin çalıyor CD'de, VCD'de Ayhan Işık rol kesiyor.
"Bir zamanlar fakir, ama onurlu bir genç" konuşuyor, hüzünlü sesiyle.
Artık 'eski' var hayatımzda.
Son model fotoğraf makineleri siyah beyaz çekiyor, unutulmaz anları.
Kameralar sararmış görüntüler olarak kaydediyor, hayatın en modern dilimlerini.
Artık 'eski' var hayatımızda. Karagözü oynatan sanatçı,
Hacivat'ın söyleyeceklerini bilgisayarın klavyesine döküp printer'dan çıktı alıyor.
Modern yorumlarla da olsa tarihten kesitler sunuluyor, tiyatro salonlarında.
"Bre densiz!" diye yankılanıyor sahneler...
Eski bir hanın duvarlarına dayıyoruz sırtımızı, kulağımız tarihî bir caminin minaresinden yükselen ezan sesinde.
Ayaklarımız asfaltta, betonda; yüreğimiz bağlama eşliğinde terennüm edilen eski türküde.
Eski, ulaşamadığımız, ulaşıp değerini bilemediğimiz, değerini bilsek bile elimizde olmayarak kaybettiğimiz eski.
Ne uçakların 'business class'ı, ne cep telefonunun 'MMS'i, ne internetin 'interakif'liği.
'Bir tatlı huzur' arayan bir kalp taşıyoruz göğüs kafesimizin içinde.
"Çok mesudum Nalan" demeyi ne çok istediğimizi fark ediyoruz.
Her sözüyle insanı iğnelemeye, her hareketiyle bir şey ima etmeye çalışan 'dost'larımıza karşılık,
Karagöz'ün saf konuşmalarını tercih ediyoruz elbette.
Ne evimizin dekoru, ne 'esvab'ımızın tarzı, ne çaldığımız şarkının cızırtıları bizi geçmişe götürmeye yetiyor.
Belki başımızı uzatıp bakıyor, daha çok özlüyoruz.
Belki burnumuza 'halis muhlis' bir koku geliyor, daha çok yutkunuyoruz.
Belki kulağımıza 'hoş bir seda' geliyor, daha çok içleniyoruz, o kadar.
Artık Migros'ların alışveriş sepetlerini dolduran, şehir hatları vapurunda martıları izlerken hislenen, kapılarını bütün dünyaya kapayıp eski komşuluklardan yakınan tüketim endeksli bir modern zaman insanıyız, eskiler alır, eskiler satarız...
Sevgi ve saygılarmla..