Selam
Küçük istavrit, yiyecek bir sey sanip
hizla atildi çapariye
önce müthis bir aci duydu dudaginda
gümbür gümbür oldu yüregi
sonra hizla çekildi yukariya...
Aslinda hep merak etmisti
denizlerin üstünü
neye benzerdi acep gökyüzü.
Bir yanda büyük bir merak
biryanda ölüm korkusu.
"Dudagi yariklar " denir,
sanslidir onlar, hani
görüpte gökyüzünü , insani
oltadan son anda kurtulanlar.
Ne çare balikçinin parmaklari
hoyratça kavradi onu
küçük istavrit anladi yolun sonu.
Koca denizlere sigmazdi yüregi.
Oysa, simdi yüzerken
küçücük yesil legende,
ansiz uzanivermis dostlarina
degiyordu minik yüzgeci.
Insanlar gelip geçtiler önünden
bir kedi yalanarak bakti gözünün içine
yavasça karardi dünya,
basi da dönüyordu.
Son bir kez düsündü derin maviyi,
beyaz mercani bir de yesil yosunu.
Iste tam o anda egilip aldim onu.
Yürüdüm deniz kenarina
bir öpücük kondurdum basina,
iki damla gözyasindan ibaret sade
bir törenle, saldim denizin sularina.
Bir an öylece baka-kaldi
Sonra sevinçle dibe daldi.
Gitti tüm kederimi söküp atarak,
tesekkürü de ihmal etmemisti.
Bir kaç degerli pulunu
Elime, avuçlarima birakarak.
Balikçi ve kedi saskin baktilar yüzüme.
Sorar gibiydiler, neden yaptin bunu niye?
" Bir gün dedim, bulursam kendimi
yesil legendeki
küçük istavrit kadar çaresiz,
Son ana kadar
hep bir umudum olsun diye... "
Sevgi ve saygılarımla..