Aşk Meleği Forumun Kraliçesi
Mesaj Sayısı : 595 Kayıt tarihi : 05/08/08
| Konu: SİYAHIN EN KOYU HALİ Salı Ağus. 05, 2008 11:33 am | |
| Adam,son sözü söylemişti ve yürümüştü gecenin içine…Belki o son sözün verdiği tedirginlikle ya da içinde kopan kasırgayı dindirecek bir liman ararcasına durdu,döndü ve baktı genç kadının gözlerine… Kısa bir süre bakıştılar.o an da ne geçiyordu içinden,neydi söyleyemedikleri aslında yüreğinden geçipte dilinde engellenen. ---Şakaydı hepsi dese,günlerden Nisan’ın biri değil ama şakaydı,dese sarılsa genç kadına. Ama diyemedi.Ardına dönerken sadece gözleriydi dile gelen.Ve yürüdü karanlığın içine.Gözden kaybolurken aslında kendinden kaybolmak ister gibi.Genç kadın öylece kalakaldı,yabancısı olduğu gurbet şehrinin o en karanlık gecesinde.Kulaklarında o ses çınladı durdu,sevdiği erkeğin tınısında. ---Gidiyorum,diyordu.Artık bitti her şey,seni terk ediyorum. Baktı,baktı gidenin ardından karanlığa.Karanlık büyüdü gözlerinde,simsiyah bir perde oldu önüne.Sanki sıyırsa perdeyi,dağların ardından güneş gülümseyecekti yüzüne ve uyanacaktı bu gaflet uykusundan. ---Ohh be!Rüyaymış hepsi,diyecekti. Ama cesaret edemedi kadın güneşle yüzleşmeye. Sanki yaşlanmıştı,yılları sığdırmıştı o dakikalara.geride kalmışlığın yaşlı gözleriyle bakarken boşluğa.Titreyen bacaklarının üstünde daha fazla duramadı genç kadın,diz çöktü olduğu yere.Bir sigara yaktı ama dermanı bile yoktu tutmaya.Ciğerlerini parçalarcasına içine çekerken dumanı,ucundaki alazda yaşadı tüm geçmişini.neler geçti gözünün önünden bir film şeridi gibi.Alnı kadar ak bir gelinlikle geldiği geceyi hatırladı,sevdiği adamın kollarına.Edilen yeminler,verilen sözler bir bir zikretti kulaklarında. Elindeki sigaranın ateşi parmaklarına kadar inmişti genç kadının.Canı yanıyordu ama parmakları yanmıyordu.Öyle acıyordu ki içi,yanan parmağının acısı bir hiçti.Susmuştu,dili gibi yüreği de derin bir sukuta mahkum olmuştu.Uzunca bir süre hiç konuşturmadan yüreğini,dinledi gecenin sessizliğini.Sustu,sustu…Göğsünde hissettiği serinlik,gözlerinden süzülen yaşların damladığı yerdi.Zaman kavramı durdu,geçmek bilmiyordu. Derken;minarelerden yükselen ezan sesiyle irkildi birden.Sabah ezanlarıydı okunan ama nedense her yer karanlıktı,sabah olmamıştı genç kadına.O gecede kalmıştı.Ve diz çöküp kaldığı kapı eşiğinde kaç izmarit vardı saymadı bile…Sığınacağı biri vardı,artık biliyordu genç kadın.Toparlayarak kendini bıkkın adımlarla ilerledi evine,yalnızlık hücresine.Buz gibi bir su serinliğinde abdest aldı ve yöneldi kıbleye… Sabah namazıydı bu.Dört rekattı da ne kadar uzun sürdü böyle.Selamladıktan sonra meleklerini,tekrar kapanmıştı secdeye.Ağladı,ağladı… Ne kadar yaşadı o seccadede ne kadar yaşlandı bilemedi.Yürüyordu alnının ak sayfalarında,zamansız bir zamanda.Gözyaşları içinde yürüdü durdu,durduğu yer yolun sonuydu.Yolun sonu oysa,hayata kaldığı yerdi.Yarın olmuştu,dün bitmişti.Ya dünle birlikte bitmiş miydi yaşanan her şey.Küçük bir sesti onu hayata döndüren şey… ---Anneciğim yeter artık ağlama,ben asla bırakmam seni, Derken gözyaşlarını bir kağıt mendille kurulamaya çalışan yavrusunun sesi… Dün bitmişti ama her şey yeni başlamıştı aslında.Sen yürümeye devam et alnının ak sayfalarında…
SELMA PEKŞEN | |
|