Aşkın Anlamları

Aşk, yasak meyvenin peşinde tutkuyla, şehvetle ve ihtirasla sürüklenirken yaşadığımız gri-mavi kararsızlık değil midir?”

Aşk, her incinişte biraz daha hoyratlaşmış çocuk yüreklerimizin acımasız savaşında, asla cevaplanayamayacak sorulara cevap arayan bir cephe gerisi savrulmuşluğu değil midir?”

Aşk, sevişme anlarından çala çala kuruttuğumuz bir ilkyaz bahçesi değil midir? Ve bir güz bahçesi, çocukluğumuzu özleyerek yeşerttiğimiz..”

Aşk, sahte yüzlerin gerçek gözyaşlarıyla ıslandığı ve gerçek yüzlerin sahte hüzünlerle makyajlandığı bir müzikal, sessiz bir müzikal değil
midir?”

Aşk, düşle gerçek arasındaki sancı topraklarını çevreleyen yanılsamalar zinciri değil midir?”

Aşk, tüketilmemiş bir sevgi sözcüğüne, paylaşılmamış bir yabani çiçek kokusuna ulaşabilmek için, çıplak ayaklarla yeryüzünün tüm kırlarında gezinmek değil midir?”

Aşk, yeniden denemek adına, uzak dönencelerin sert iklimine sığınmak değil midir?”

Aşk, terkedenin anlık dönüşleriyle devinen hüzünlü bir komedi oyunu değil midir; gözyaşlarının kuliste akıtıldığı..

Aşk, gerçek yaşamın hüzün tünellerinde bungunlaşmış mülteci yüreklerin, gizemler alemine sığınmak için gizli geçitler aramaları değil midir?”

Aşk, her yürek atımında tercih hakkını başkalarına bıraktığımız tozlu bir rehinci dükkanı değil midir?”

Aşk, yürekte büyümeyen sevgileri bedensel hazzın aldatıcı dokunuşlarıyla büyütmeye çalışırken savrulduğumuz bir tükeniş süreci değil midir?”

Aşk, düşler ülkesinde yaşanacak tek nefeslik hazlar uğruna benliğimizi lunapark aynalarına rehin bıraktığımız bir intihar oyunu değil midir?”

Aşk, ah evet aşk, kumar değil midir; hoyrat yüreklerin oynattığı, tutkulu yüreklerin oynadığı ve yalnızca oynatanın kazandığı..”

Aşk, reddedilme korkusuyla renklerini toprağın altına saklayan bir çiçeğin gökyüzüne duyduğu hasret değil midir?”

Aşk, daha ilk sevgi sözcüklerinin büyüsünü çözemeden hüzünlü sonların, yaralayan bitişlerin ışığa küskün odalarına hapsolmak değil midir?”

“Paradan altı sıfır atılması, aşk gibidir.. Mutluluk sıfırlanır; atılır. Sevinç sıfırlanır; atılır. Heyecan, coşku, tensel hazlar, sevgi sözcükleri.. Hepsi sıfırlanır, atılır. Ve geriye bir sızı kalır.. İşte o sızı, aşk değil midir?”

Aşk, kesintisiz acıyı sahte başlangıç noktalarıyla dindirmeye çalıştığımız bir uzun yol öyküsü değil midir?”

Aşk, küçük kaçamaklar sözcükleri tüketirken silinip giden kısa bir umarsızlık mesajı değil midir?”

Aşk, yalnızlaşırken çoğalmanın, çoğalırken yalnızlaşmanın, acıların ve tutkuların, hüzünlerin ve mutlulukların ortak adı değil midir?”

Aşk, sahte acılardan güç almaya çalışırken gerçek acıların vurgunuyla sessizleştiğimiz bir yapay solunum dönemi değil midir?”

Aşk, hiçlikten hiçleşmeye, yokluktan tükenişe uzanan alacakaranlık köprüsünü yalayıp geçen bir sahte ışık demeti değil midir?”

Aşk, incittikçe acımasızlaştığımız ve her yaralı yürekte yeni cepheler açtığımız ölümcül bir oyun değil midir?”

Aşk, tutkunun vaat ettiği tensel patlamalardan ürktüğümüz anda, ruhumuzu içine tıkıştırıp kaçmak istediğimiz kırılgan bir deney tüpü değil midir?”

Aşk, dumanlı havalarda yitik zaman ezgilerinin yankılandığı saklı vadiye acılarımızı gömdüğümüz ve aynı vadiye defalarca geri döndüğümüz kül rengi bir serüven değil midir?”

Aşk, yüreklerimizdeki sıcak ezgilerin soğuk bedenlerimizdeki zırhı delerek ilkyaz esintileriyle buluşması değil midir, kimi zaman?”